باب
الاستطابة
17- İSTİNCA BABI
Bu bab açık
anlamda küçük ya da büyük abdest alırken kıbleye yönelmenin, sağ el ile istinca yapmanın, sağ el ile erkeklik organına dokunmanın,
yolda ve gölgede ihtiyaç karşılamanın ve istinca
yaparken üç taştan daha az kullanmanın, tezek ve kemik
ile istinca yapmanın yasaklanışını, su ile istinca yapmanın caiz oluşunu kapsamaktadır.
57 - (262) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا أبو
معاوية ووكيع
عن الأعمش. ح
وحدثنا يحيى
بن يحيى
(واللفظ له)
أخبرنا أبو
معاوية عن الأعمش،
عن إبراهيم،
عن عبدالرحمن
بن يزيد، عن
سلمان؛ قال:
قيل له: قد
علمكم نبيكم
صلى الله عليه
وسلم كل شيء.
حتى الخراءة.
قال، فقال:
أجل. لقد
نهانا أن
نستقبل
القبلة لغائط
أو بول. أو أن
نستنجي
باليمين. أو
أن نستنجي
بأقل من ثلاثة
أحجار. أو أن
نستنجي برجيع
أو بعظم.
[:-605-:] Bize Ebu Bekr
b. Ebî Şeybe rivayet etti.
(Dediki): Bize Ebu Muaviye ile Veki', A'meş'ten rivayet ettiler H. Bize Yahya b. Yahya da rivayet etti. Lafız
onundur. (Dediki) : Bize Ebu
Muaviye, A'meş'ten, o da
İbrahim'den, o da Abdirrahman b. Yezid'den,
o da Selman'dan naklen haber verdi. Selman
dedi ki:
Kendisine: Sizin Nebiniz
abdest bozmaya varıncaya kadar size her şeyi öğretti, denildi. O: Evet, O bize
küçük ya da büyük abdestimizi bozarken kıbleye yönelmemizi, sağ elimizle istindi yapmamızı, üç taştan azı
ile istinca yapmamızı ya da hayvan tezeği yahut kemik
ile istinca yapmamızı yasakladı, dedi.
Diğer tahric: Ebu Davud,
7 -uzunca-; Tırmizi, 16; Nesai,
41, 49; İbn Mace, 316 -uzun
olarak-; Tuhfetu'l-Eşraf, 4505
NEVEVİ ŞERHİ: Bu babta ilk olarak Selman el-Ffuisı (r.a.)'ın rivayet ettiği
şu hadis-i şerif vardır: "Ona sizin Nebiniz (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) büyük abdest bozmaya varıncaya
kadar size her şeyi öğretmiştir denildi. .. "
(3/1S2) Bu babtaki bir diğer hadis (608) Ebu Eyyub'un rivayet ettiği:
"Helaya gittiğiniz zaman ... " hadisi, Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği
(609) "sizden biriniz ihtiyacını görmek için oturacak olursa
... " hadisi, İbn Ömer'in rivayet ettiği
(61O):
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i. .. gördüm"
ile diğer rivayette (61 i) "yüzünü Şam'a, arkasını kıbleye dönmüş olduğu
halde" hadisi ile bunun dışında daha başka hadisler yer almaktadır.
(605)
Hadiste geçen "el-hirae" abdest bozma şekil
ve haline verilen isimdir. Bizzat abdest bozmanın {hadesin}
kendisi ise "el-hira'" ve
"el-hara'" (3/153) diye gelir.
"Evet"
derken Selman (r.a.)'ın kastettiği,-ey muhatap kişi-
O bize dinimiz hususunda -söylediğin abdest bozmaya varıncaya kadar-ihtiyaç
duyduğumuz her bir şeyi öğretmiştir. Bize abdest bozmanın
adabını öğreterek bu hususta bize. şunları şunları
da yasakladı, demektir. Allah en iyi bilendir.
"Küçük
yahut büyük abdest sebebiyle kıbleye dönmemizi bize yasakladı." Müslim'de
"büyük abdest için" anlamındaki "liğaitin"
kelimesini bu şekilde lam harfi ile zaptettik, başka
kaynaklarda ise be harfi ile "biğaitin" ile
de lam harfi ile de rivayet edilmiştir, her ikisi aynı anlamdadır. "Gait" yerin alçak tarafı, kısmı demektir sonra bu,
insanoğlunun arkasından çıkan bilinen şeyin adı olmuştur.
Küçük
Yahut Büyük Abdest Bozarken Kıbleye Dönmenin Hükmü
Küçük
yahut büyük abdest bozarken kıbleye dönmenin yasaklanışına gelince, bu hususta
ilim adamlarının farklı görüşleri vardır:
1.
Bunlardan biri Malik ve Şafii'nin -yüce Allah'ın rahmeti onlara- görüşüdür. Bu
görüşe göre düz ve açık alanda küçük ve büyük abdest bozarken kıbleye yüzü
dönmek haramdır ancak yapı içerisinde bu haram değildir. Bu görüş Abbas b. Abdulmuttalib ve Abdullah b. Ömer (radıyallahuanh)'dan
Şa'bı, İshak b. Rahuye, iki
rivayetten birisinde Ahmed b. Hanbel'den
de -Allah'ın rahmeti onlara- rivayet edilmiştir.
2.
İkinci görüşe göre bu halde iken yüzü kıbleye dönmek yapı içinde de, düz, açık
alanda da caiz değildir. Sahabi Ebu
Eyyub el-Ensari (r.a.), Mücahid, İbrahim en-Nehai, Süfyan es-Sevri, Ebu Sevr ve bir rivayete göre de Ahmed
bu görüştedir.
3.
Üçüncü görüş ise bunun yapı içerisinde de, düz ve açık alanda da caiz
olduğudur. Bu da Urve b. ez-Zubeyr,
Malik (r.a.)'ın hocası Rabia ve Davud
ez-lahirl'nin görüşüdür.
4.
Dördüncü görüş ise düz ve açık alanda olsun, yapı içinde olsun kıbleye yüzü
dönmek caiz değildir ama her ikisinde de arkasını dönmek caizdir. Bu aynı
zamanda Ebu Hanife ve Ahmed'den
-yüce Allah'ın rahmeti onlaragelen iki rivayetten
birisidir.
Kayıtsız
ve şartsız yasak olduğunu söyleyenler mutlak olarak yasak bildirerek varid olmuş sahih hadisleri delil göstermişlerdir.
Zikredilen Selman (r.a.)'ın hadis ile Ebu Eyyub, Ebu
Hureyre ve başkalarının hadisleri buna örnektir. Bu
görüş sahipleri ayrıca şöyle der: Çünkü bu yasak kıblenin saygınlığı
dolayısıyladır. Bu mana ise hem yapıda, hem de düz ve açık alanda abdest
bozulurken sözkonusudur. Ayrıca eğer engel yeterli
olsaydı, bunun açık alanda caiz olması gerekirdi çünkü bizlerle Kabe arasında dağlar, vadiler ve daha başka türlü engeller
bulunmaktadır.
Kayıtsız
ve şartsız mübah olduğunu kabul edenler de bu babta zikredilmiş İbn Ömer
(r.a.)'ın (610 numaralı) hadisini delil
göstermişlerdir. Bu hadise göre o Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'i yüzünü Beytu'l-Makdis'e doğru, arkasını kıbleye doğru çevirmiş olarak
görmüştür. Gösterdikleri bir diğer delil ise Aişe
(r.anha)' nın rivayet ettiği şu hadistir:
Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e
bazı kimselerin ferderiyle kıbleye yönelmekten
hoşlanmadıkları haberi ulaştı. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Onlar bunu da mı yaptılar?
Haydi, benim oturağımın yönünü değiştirin" yani kıbleye doğru çevirin,
buyurdu. Bunu Ahmed b. Hanbel
Müsnedinde, İbn Mace de (Süneninde) rivayet etmiş olup, senedi hasendir.
Yüzü
çevirme yi değil de arkayı çevirmeyi mübah kabul eden
kimseler ise Selman'ın rivayet ettiği (605) hadisi delil gösterirler.
Düz
ve açık alanda yüzünü de, arkasını da dönmeyi haram kabul edip, yapı içerisinde
mübah kabul edenler ise bu bölümde zikredilmiş
bulunan İbn Ömer (r.a.)'ın
rivayet ettiği (610 numaralı) hadisi ve sözünü ettiğimiz Aişe
(r.anha)'nın rivayet ettiği hadisi delil gösterirler.
(3/154) Cabir (r.a.) da rivayet ettiği hadisinde şöyle demektedir: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize küçük abdestimizi bozarken kıbleye yönelmeyi
yasakladı. Ben ruhu kabzedilmeden bir yıl önce yüzünü kıbleye çevirmiş olarak
gördüm." Bunu da Ebu Davud,
Tirmizi ve başkaları rivayet etmiş olup, senedi hasendir.
Ayrıca
Mervan el-Asğar'ın rivayet
ettiği şu hadisi de delil gösterirler: Ben İbn Ömer
(r.a.)'ın devesini kıbleye dönük çöktürdükten sonra
oturup ona doğru küçük abdestini bozarken gördüm. Ey Ebu
Abdurrahman, bu yasaklanmamış mıydı, dedim. O, evet
ama düzlük açık alanda bu yasaklanmıştı. Seninle kıble arasında seni setredecek
bir şey bulunuyorsa bir sakıncası yoktur, dedi. Bunu Ebu
Davud ve başkaları rivayet etmiştir.
Bunlar
yapı içerisinde caiz oluşu açıkça ifade eden sahih bir takım hadis-i şerifterdir.
Ebu Eyyub'un, Selmi'm,
Ebu Hureyre ve başkalarının
rivayet ettiği ne hyin yer aldığı hadisler ise
-hadislerin arasının telif edilmesi için- düzlük açık alan hakkında yorumlanır;
çünkü hadislerin arasının telif edilmesi mümkün ise bir kısmının terk edilmesi
yönüne gidilmeyeceği hususunda ilim adamları arasında görüş ayrılığı yoktur.
Aksine böyle bir durumda hadislerin telif edilmesi ve hepsi ile am el edilmesi icap eder. Belirttiğimiz şekilde hadislerin
telifi mümkün olduğundan ötürü onun kabul edilmesi icap etmektedir. Ayrıca ilim
adamları anlam itibariyle düz açık alan ile yapı arasında fark gözetmişlerdir
çünkü yapı içerisinde kıbleye yönelmeme mükellefiyeti halinde yükümlü zorlukla
karşılaşır oysa düz açık alan böyle değildir.
Kıbleye
arkasını dönmeyi mübah kabul edenlere karşı ise
görüşlerini reddetmek için aynı zamanda arkasını dönmeyi de, yüzünü dönmeyi de
açıkça yasaklamış, Ebu Eyyub'un
ve başkalarının rivayet ettiği hadis gibi sahih hadisler delil gösterilir.
Allah en iyi bilendir.
Şafii
(r.a.) Mezhebine Göre Def-i Hacet İçin Kıbleye Dönmek İle İlgili Bazı
Meseleler:
1.Birinci
mesele: Bizim mezhep alimlerimiz nezdinde tercih
olunan görüş eğer duvar ve buna benzer setredici bir şeye yakın ve yapı
içerisinde ise yüzünü de, arkasını da kıbleye dönmek caizdir. Şu şartla ki,
kendisi ile bu duvar ve benzeri setredici şeyarasında
üç zira' ve daha aşağı bir mesafe bulunmalıdır.
2.
Diğer şart ise bu engelin insanın alt tarafını örtecek yükseklikte olması
gerekir. Bunu da deve semerinin arkasındaki tahta çubuk yüksekliği kadar tayin
etmişlerdir ki, bu da bir zira'ın üçte ikisi
kadardır.
3.
Şayet kendisi ile bu setredici engel arasındaki uzaklık üç zira'dan
fazla olur yahut bu engel deve semerinin arkasındaki çubuktan daha kısa olursa
açık düz alandaki gibi haramdır. Ancak bu maksatla bina edilmiş bir yapı
içerisinde ise bu hususta nasılolursa olsun herhangi
bir sınır sözkonusu değildir.
Mezhep
alimlerimiz derler ki: Şayet açık bir arazide bulunup
da zikredilen şarta uygun bir şey ile kendisini kapatabilirse o takdirde
haramlık hükmü ortadan kalkar; çünkü muteber olan sözü geçen setredici engelin
varlığı ve yokluğudur. Varlığı halinde açık arazide de, yapı içerisinde de
helal olur, yokluğu sebebiyle de her ikisinde haram olur. Mezhep alimlerimiz arasında sahih ve meşhur olan kanaat budur.
Mezhep
alimlerimiz arasında açık araziyi ve yapıyı mutlak
olarak göz önünde bulundurup engele itibar etmeyip, durum ne olursa olsun yapı
içerisinde kıbleye önünü ya da arkasını dönmeyi mübah,
durum ne olursa olsun açık arazide de bunu haram kabul etmiş kimseler de
vardır. Ancak sahih olan birincisidir.
Bu
görüşlerinin bir ayrıntısı olarak şöyle demişlerdir: Setredenin bir biriek hayvanı, bir duvar, bir yükseklik, bir kum yığını
yahut bir dağ olması arasında fark yoktur.
Şayet
kıble tarafına doğru elbisesinin eteğini gevşeyip, sarkıtacak olursa bununla
örtü engelinin gerçekleşmesi hususunda mezhep alimlerimizin
iki görüşü vardır. Onlara göre daha sahih ve meşhur olanları bunun da setredici
bir örtü olacağıdır çünkü bununla da engel gerçekleşmiş olmaktadır. Allah en
iyi bilendir.
4.
İkinci mesele: Yüzü ve arkayı dönmeyi caiz kabul etmek ile ilgili olarak mezhep
alimlerimizden bir topluluk şöyle diyor (3/55): Bu
aslında mekruhtur ancak cumhur mekruhluğu sözkonusu
etmemiştir. Tercih olunan kanaat de şudur: Eğer kıbleden başka tarafa
yönelmekte{kısmen de olsa} bir meşakkatle karşılaşıyor ise mekruhluk sözkonusu değildir, eğer meşakkat olmayacaksa daha uygun
olan ilim adamlarının ihtilafından çıkmak için bundan uzak kalmaktır. Bununla
birlikte bu husustaki sahih hadisler dolayısıyla hakkında mekruh hükmü
verilemez.
5.
Üçüncü mesele: Açık arazide de, yapı içerisinde de yüzü kıbleye dönük cima
caizdir. Bizim Ebu Hanife'nin, Ahmed
ve Davud ez-Zahirl'nin
mezhebi budur. Ancak Malik'in mezhebine mensup ilim adamları bu hususta farklı
görüşlere sahiptir. ibnu'l-Kasım caiz olduğunu kabul
ederken, İbn Habib mekruh olduğunu söylemiştir.
Doğrusu ise caiz olduğudur. Çünkü haramlık hükmü şer'i bir delil ile sabit
olur. Bu hususta herhangi bir yasak gelmiş değildir. Allah en iyi bilendir.
6.
Dördüncü mesele: Beytu'l-Makdis'
e küçük ve büyük abdest bozarken yüzünü ve arkasını dönmek haram değildir ama
mekruhtur.
7.
Beşinci mesele: Küçük ya da büyük abdestini yaparken kıbleye yüzünü ve arkasını
çevirmekten uzak durup sonra istinca yaparken yüzünü
ya da arkasını kıbleye çevirmek isterse caizdir. Allah en iyi bilendir.
İstinci Adabı
"Sağ
elle istinca etmemek" istincanın
edeplerindendir. ilim adamları sağ elle istinca yapmanın yasaklanmış olduğunu icma
ile kabul etmişlerdir. Diğer taraftan büyük çoğunluk bu yasağın haram kılmak
anlamında bir nehiy değil, tenzih ve edep anlamında bir nehiy olduğu
kanaatindedir. Bazı zahiri alimleri ise haram olduğu
kanaatindedir. Bizim mezhep mensupları arasından bir topluluk da haram olduğuna
işaret etmiş ise de bu işaretlerine itibar edilmez. Mezhep alimlerimiz
der ki: Mazeretsiz olarak istinca ile ilgili hiçbir
hususta sağ elinin desteğini almaz. Su ile istinca
yaparsa onu sağ eliyle döker, sol eliyle siler. Taşla istinca
yaparsa eğer istincası dübürde
ise sol eliyle siler. Şayet ön tarafından istinca
yapacak olursa eğer taşı ona silinecek şekilde yere yahut ayaklarının arasına
koyma imkanı varsa zekerini sol eliyle tutup, taşa
sürer. Bunu yapma imkanı olmayıp, taşı kaldırmak
zorunda kalırsa sağ eliyle taşı kaldırıp, zekerini sol eliyle tutup ona sürer.
Sağ elini de hareket ettirmez. Doğru olan budur.
Bazı
mezhep alimlerimiz de zekerini sağ eliyle, taşı sol
eliyle tutup sürer ve sol elini hareket ettirir ama bu doğru değildir; çünkü o
böylelikle zaruret olmaksızın sağ eliyle zekerine dokunmuş olur. Halbuki bu yasaklanmıştır. Allah en iyi bilendir.
Diğertaraftan sağ el ile istinca
yapmanın yasaklanışı ona ikram olunduğuna, pisliklerden ve benzerlerden
korunduğuna dikkat çekilmektedir. Yüce Allah'ın izniyle bu babın sonlarında bu
kaideye açıklık getireceğiz. Allah en iyi bilendir.
"Ya
da üç taştan azı ile istinca
yapmamızı (yasakladı)." Bu üç defa silmenin zorunlu bir vacip olduğu
hususunda açık bir nastır. Bununla birlikte bu mesele
ile ilgili ilim adamları arasında görüş ayrılığı vardır. Bizim mezhebimizdeki
görüş, necasetin kendisini izale etmek için taşla istinca
ve silmeyi üçe tamamlamak mutlaka gerekli olduğudur. Bir ya da iki defa sürüp,
necasetin kendisi gitse bile üçüncü defa onu silmek kap eder. Ahmed b. Hanbel, İshak b. Rahuye ve Ebu Sevr de böyle
demiştir.
Malik
ile Davud (ez-zahiri): Farz olan temizlemektir. Eğer
tek bir taş ile bu gerçekleşirse ona yeter demişlerdir. Mezhebimize mensup bazı
alimlerin bir görüşü de budur ama bizim mezhebin
bilinen kanaati az önce kaydettiğimizdir.
Mezhep
alimlerimiz der ki: Üç yüzü bulunan bir taşın her bir
yüzü ile bir defa silse yeterlidir; çünkü maksat silme sayısıdır. Üç taş kullanmak ise üç yüzü bulunan bir taştan daha
faziletlidir. Şayet hem ön, hem arka tarafında istinca
yapacak olursa (3/156) her birisi için üçer defa olmak üzere altı defa silmek
kap eder. En faziletlisi bunların altı taş ile yapılmasıdır. Şayet üç yüzü
bulunan bir taş ile yetinirse bu da ona yeter. Sildiği zaman ıslaklığın öbür
tarafına geçmediği kalın bir bezin durumu da aynı şekildedir. Onun yan
taraflarıyla silmesi caizdir. Allah en iyi bilendir.
Mezhep
alimlerimiz der ki: Üç taş ile temizlik gerçekleşirse
daha fazlasına gerek yoktur. Üç taş ile temizlik
olmazsa dördüncüsünü kullanmak gerekir. Dördüncüsüyle temizlik hasıl olursa fazlası vacip olmaz ama beşincisi ile tek
sayıda taş kullanmak müstehaptır. Dört taş ile
temizlik gerçekleşmezse beşincisi gerekir. Onunla temizlik tamam olursa
fazlasına gerek yoktur. Bu şekilde daha fazla taş kullanmak kap edecek olursa
eğer tek sayıda taş ile temizlik gerçekleşirse fazlası kullanılmaz, değil ise
temizlik gerçekleşinceye kadar taş kullanması gerekir, taş sayısının tek olması
da müstehaptır. Allah en iyi bilendir.
Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
taşları açıkça ifade etmesine gelince, zahiri mezhep mensuplarından bazıları
buna dayanarak istinca için taş tayin edilmiştir,
ondan başkası olmaz, derler. Bütün mezheplere mensup genelolarak
ilim adamları ise istinca için taşın tayin edilmemiş
olduğu, aksine bez, tahta ve daha başka şeylerin de onun yerine geçebileceği
kanaatindedirler. Asıl dikkat edilmesi gereken husus kullanılan şeyin necaseti
giderici olma özelliğidir. Bu da taştan başkasıyla da gerçekleşir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Selleml'in üç taş demesinin sebebi ise çoğunlukla görülen ve kolaylıkla
mümkün olanın o oluşundan dolayıdır. Buna göre onun (taş demenin) mefhum olarak
bir delaleti yoktur. Yüce Allah'ın: "Fakirlik korkusundan çocuklarınızı
öldürmeyiniz." (En'am, 6/151) buyruğu ve
benzerleri gibi.
Taşın
muayyen olmayışının bir delili de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Selleml'in
kemik, hayvan tersi ve tezek kullanmayı yasaklamış olmasıdır. Eğer taş muayyen
olsaydı taşın dışındaki her bir şeyi mutlak olarak yasaklaması gerekirdi.
Mezhep alimlerimiz der ki: Katı, temiz ve necasetin
aynını (kendisini) gideren, saygınlığı bulunmayan ve bir hayvanın (canlının)
bir parçası olmayan her bir şey taşın yerini tutar. Ayrıca istincada
kullanılan bu gibi şeylerin aynı cinsten olması şartı da yoktur. Mesela ön için
taş, arkası için bezin kullanılması caizdir. Onların birisinde bir taşla
birlikte iki bez yahut taşla birlikte bir bez ve bir tahta parçası ve benzeri
de caizdir. Allah en iyi bilendir.
"Tezek
ya da kemik ile istinca etmemizi (de
yasakladı)." Bu buyrukta da necaset ile istinca
yasaklanmış olmaktadır. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tezek ile tür olarak necasete dikkat çekmektedir.
Kemiğin yasak oluş sebebi ise cinlerin yiyeceği olduğundan dolayıdır. Bununla
da bütün yiyeceklere dikkat çekmiş olmaktadır. Canlı hayvanın parçaları, ilim
kitaplarının yaprakları ve buna benzer saygı duyulması gereken şeyler de buna
katılır. Necisin sıvı ya da katı olması arasında bir fark yoktur.
Necis bir şeyle istinca yapacak olursa istincası sahih olmaz. Bundan sonra su ile istinca yapması kap eder, taşla istinca
onun için yeterli olmaz çünkü istinca yaptığı yer
yabancı bir necaset ile necis olmuştur.
Yenilebilir
bir şeyle yahut yiyecek dışında temiz ve saygı duyulması gereken şeylerden
birisiyle istinca yapacak olursa sahih olan bu istincasID!n
sahih olmayacağıdır ama eğer necaseti yerinden başka bir tarafa taşımamış ise
bundan sonra taşla istinca onun için yeterli olur. Masiyet olmakla birlikte ilk istincasının
ona yeterli olduğu da söylenmiştir. Allah en iyi bilendir.
(262) حدثنا
محمد بن
المثنى. حدثنا
عبدالرحمن.
حدثنا سفيان
عن الأعمش
ومنصور، عن
إبراهيم، عن
عبدالرحمن بن
يزيد، عن
سلمان؛ قال: قال
لنا المشركون:
إني أري
صاحبكم
يعلمكم. حتى
يعلمكم
الخراءة.
فقال: أجل. إنه
نهانا أن يستنجي
أحدنا بيمينه.
أو يستقبل
القبلة. ونهى
عن الروث
والعظام. وقال
"لا يستنجي
أحدكم بدون ثلاثة
أحجار".
[:-606-:] Bize Muhammed b. el-Müsenna
rivayet etti. (Dediki) : Bize Abdurrahman
rivayet etti. (Dediki): Bize Süfyan,
A'meşle mansurdan, onlarda
İbrahim'den, o da Abdurrahman b. Yezid'den,
o da Selman dan rivayet etti. Selman dedi ki:
Müşrikler bize: Ben
sizin arkadaşınızın size abdest bozmaya varıncaya kadar size (çok şeyler)
öğrettiğini görüyorum, dedi. Selman: Evet, gerçekten O bize bizden birisinin
sağ eliyle istinca yapmasını yahut kıbleye dönmesini
yasakladığı gibi, hayvan pisliği ve kemik kullanmayı da yasaklamış ve:
"Sizden biriniz üç taştan aşağısı ile istindı yapmasın" buyurmuştur, dedi.
Tahric bilgisi 605 ile aynı.
NEVEVİ ŞERHİ: "Selman (r.a.)'dan dedi ki:
... " Asıl nüshalarda da böyledir ve bu sahih olup takdiri şöyledir:
Müşriklerden bir kişi bize dedi ki: Yahut o, müşriklerden birisini kastetmekle
birlikte diğerleri ona muvafakat ettikleri için ifadeyi çoğulolarak
kullanmıştır.
DAVUDOĞLU ŞERHİ 263. sayfada.